Tarragona’ya Doğru…

image

Dün akşam gerek yoldan geçen araba sesleri gerekse yaklasik 15 dk araliklarla gecen bir kaç farkli çeşit tren sesleri nedeniyle bölük pörçük bir uyku uyudum. Gece 1:00 gibi araba sesi ve tren seferleri neredeyse  kesilmişken 3:00 siralarinda tren raylarinda tadilat gibi bisey oldu. Bu şekilde boluk porçük bir uyku ile daha doğmamiş bir güne Funda’nin ” hadi Enes kalk” sesiyle uyandim…

Saat 7:00 idi ve hava halen karanlikti. Tren rayinin diger tarafinda bulunan çimento fabrikasinin isiklarindan bizim ne idüü belirsiz kamp alanimiz da pek ala aydinlaniyordu. Çok zorlanmadan kamp yerinden pılımızı pırtımızı topladik.

Yola çiktigimizda hava daha yeni aydinlaniyordu. Bir git bir gel olan yolun trafigi ise eski islekligine kavusmustu. Yolda ara ara arkamizda otomibil kamyon ve minibuslerden olusan kornaya dahi basmadan sabirla yol vermemizi bekleyen deli bir kuyruk oluyordu. Biz de musait alanlarda yol verip konvoyu rahatlatiyorduk. Bu yolu ben Bolaman-Perşembe yoluna benzetiyorum. Yol şeritleri dışında boş alan neredeyse hiç yok. Büyük araçlar bizi taşıt saymadığı müddetçe bu tip dar yollar bisikletliler için çok büyük bir tehlike oluyor. Çünkü kaçacak hiçbir yer yok. Neyse ki bu ülkenin trafiği oldukça güzel işliyor, bu daracık yolda yol alırken bile hiç tedirginlik hissetmedik.

İlk kasabamiz Sitges…

Burasi bir sahil kasabasi. Guzel bir yerdi biz çok sevdik. Kendi halinde guzel bir yaşam alani. Gurkan sahildeki en guzel kiza ( ki pek insan yoktu ama bu durum kizin guzel oldugunu degistirmez)( guzel ama bir Ozlem degil tabiki…) en yakin firin/pastahane tarzi kafenin yerini sordu. Basir bir tarifle işletmeyi elimizle koymus gibi bulduk. Burada ispanakli ve çikolatali borek + kahve ile kahvaltimizi yaptik.

Kasabanin eczanesinde (kasaba demeye bin sahit gerek) ocagim icin alkol buldum. 1L/5eu

Hmm bu da demek oluyor ki Avrupa’da da alkol bulabilmek mümkün. Alkolü eczaneden aldık. Yani dezenfektan amaçlı (%96).  Yakacak alkol ile arasında ne fark var bilmiyorum ama bu ocaklar için özel alkol bulursam onu da soracağım. Bu alkolü kullandım epey güzel yandı sorun yok. Tencerenin altı da is olmadı…

Ben Sitges’i çok sevdim. Kendi halinde şirin, sade bir kasaba…

İhtiyaçlarımızı hallettikten sonra tekrar yola koyulduk. Mümkün mertebe ara yolları kullanarak yol aldık.

Artık daha fazla deniz kenarında yol alabiliyorduk. Upuzun bir sahile girdik. Git git bitmiyor. İşletmelerin çoğu kapalı. Belli ki yaz aylarında burası epey şenlik bir yer oluyor. Sahilde bisiklet yolu, paten yolu v.s. hepsi var. Öğlene doğru karnımız acıktı şansımızı süper marketlerden birinde denedik. Maalesef buralarda sandviç veya konserve yiyecek bulmak mümkün olmadı. 1.9 eu’ya şarap bulduk. Deneme maksatlı aldık bakalım nasıl olacak?

Sonra en uygun işletmeye oturduk ve en ucuz yiyeceği söyledik. Ha ne söyledik bilmiyorduk gelince öğrendik. Kısaca ekmek içi yumurta :) (3.5  eu) Bundan sonra öğle vakitlerini biraz idareli kullanabilirsek kendi yemeğimizi yapıp yemeği çok daha uyguna getirebiliriz.

Yemek yediğimiz mekanın önünden bir bisikletli gezgin geçerken bizim bisikletleri görüp duruverdi. Başta bizi fark etmedi. Gürkan seslenip masaya çağırdı. Amcamızın adı Fernando. İspanyolmuş kendileri…Başlangıçta yürüyerek geziyormuş. Sonra bisikletle gezmeye başlamış. İşinden istifa edince karısı boşamış falan. Para yok pul yok nasıl geziyor. Bir çeşit hayır işi gibi. Gittiği kiliselerde yardıma muhtaç birisi için para topluyormuş. Bunun karşılığında kilisede ücretsiz konaklama ve beslenme sağlıyormuş. Gürkan bu olayın adını söylemişti ama ne olduğunu unuttum maalesef. Fernando yola ise ekmek zeytin v.s. gibi minimumun minimumu ile besleniyormuş. Ne enteresan insanlar var şu hayatta. Zamanında Türkiye’den geçmiş. Ufak ufak hikayelerini dinledik. Yollarımız Tarragona’ya kadar aynı. Beraber yol alıyoruz. Yol boyunca en çok Funda faydalanıyor abimizden.  Fernando’nun ingilizcesi epey iyi ve sempatik bir insan. Yol boyunca Funda’ya İspanyolca öğretti :)


Mümkün mertebe ana yollardan uzak durarak yola devam ettik. Barselona’dan beri bu tren hattı ile beraber yol aldık, defalarca üzerinden, altından geçtik, dibine kamp kurduk (bir daha olmaz inşallah !) .

 

Tarragona’da Roma kalıntıları olduğunu söylemişti Funda ve Gürkan. Fernando’ya sorduğumuzda pek de görülesi bir kalıntının olmadığını söyledi. Tarragona’ya girmeden yol kenarında Roma’lılardan kalma bu gözetleme kulesini görüyoruz.

Tarragona’ya girdiğimizde Fernando ile yollarımız ayrılıyor. Dünden tecrübe edindik 18:30’da hava tamamen kararıyor. Pek fazla vaktimiz kalmadı, kamp yeri bulsak iyi olacak fakat şehrin içindeyiz. Google maps üzerinden deniz kenarı bir yeri kendimize kamp alanı olarak kesitiriyoruz. 15 km kadar yolumuz var.  Bir sanayi bölgesini geçip turistik bir deniz kenarı bölgeye geçiyoruz. Hava epey karardı. Kamp atacağımız yerin insanlar tarafından görülmemesi gerek. Görüldüğümüz halde polise haber verilmesi muhtemel. Kamp yerimizden kaldırılabilir nazik bir zorlama ile otele yönlendirebiliriz… Benim google mapsten gözüme kestirdiğim kamp yeri pek işlevsel çıkmadı. Hava tamamen karardı. Soğuk kanlılıkla çözüm üretmeye çalıştık. Gürkan gps haritasından gözüne uygun bir ormanlık alan kestirdi. Ufak bir keşifle kamp atmaya uygun olacağına karar verdik. Yola sadece 30 m kadar mesafedeyiz. Ormanda ışıklandırma olmadığı için gece hareket etmediğimiz müddetçe görünmemiz imkansız.

Çadırları kurduktan sonra makarna pişirmek için benim alkol ocağımı çıkardım. Gürkan’ın benzin ocağı ile çok daha hızlı bir şekilde makarna pişirebilirdik fakat benzin ocağının jete benzeyen sesi nedeniyle çevredeki insanları kamp yerimizden haberdar olmasını sağlamış olacaktık. Benim alkol ocağı kedi gibi mırıldanarak makarnayı hazırladı. Sabah süper marketten 1.9 eu’ya aldığımız şarabı açtık. Yahu ne güzelmiş ! Türkiye’de böyle güzel şarap içmek kısmet olmuyor maalesef. Gürkan şişenin dışındaki yazıları okudu. Yerel bir şarapmış (muhtemelen bundan dolayı ucuz) . Kiraz ağacından yapılmış fıçılarda bekletilmiş falan…

Neyse, yemeğimizi de yedikten sonra sanki kendimiz orada yokmuşçasına kendimizi ormandan soyutlayarak uyuduk…

http://goo.gl/maps/xGsF2

  • Levent Sunay

    Enes kardesim yolunuz acik olsun. En cok insanlarin gormeyecegi bir kamp alani secmeye calismaniz beni sasirtti. Bu uygulama nerelerde varmis? Yani agiz tadiyla kasabanin icinde bir yere cadir kuramiyormusunuz? Benzin istasyonlari vb. Tesislerde konaklama nasil oluyor. Tekrar iyi yolculuklar.

    • Enes

      Selam Levent abi. Ulkemizde bile oyle her yere alenen çadir atamiyoruz maalesef. Hele hic bilmedigimiz birbulke veya bolgede bu duruma daha da dikkat etmemiz gerekiyor. Bir yere kamp kurmak icin bir kisiden bilgi alirken “katalan bolgesinde pek cok sey yasak. Kamp kurmamanizi tavsiye ederim. Endulus bolgesi bu konida daha hosgoruludur” yanitini almistik. Biz de bu veriler isiginda mumkun mertebe yerel halka gorunmeden geceyi gecirmeyi tercih ediyoruz.

  • Reşit Çelik

    süper gizlice gezin bakalım

  • Onur Torun

    Kenardan kenardan gezin. Ortalarda çok dolanmayın ama patikadan da sapmayın. Nazgûl’e denk gelirseniz inandığınız tanrıya dua edin.