Magnesia, Notion ve Priene Antik Kentler Turu

14-15 Aralık 2013 

Selam arkadaşlar,

Ne zamandır siteye yazı giremiyordum. Hayatımda çeşitli değişiklikler meydana geldi. İlgilendiğim konularda ufak kaymalar oldu ve bisikletli keşiflere, antik kentler keşiflerini biraz sekteye uğratmış olduk. Neyse nefes alabilecek bir ara bulup 2 günlük bir keşif yapalım dedik. Aslında amacımız Priene antik kentini tekrar gezmek ve üst tarafındaki akropole ulaşmaktı. Bir de kaç seferdir yanından geçip zaman yetersizliğinden dolayı keşfedemediğimiz Notion antik kentine girmekti… Fakat her zamanki gibi  yolda planlar değişime uğradı…

Bu arada ulaşımımızı otomobille yapmaya karar verdik. Aksi halde zaten günler kısa, bisiklet+otobüs kombinasyonu ile epey zaman kaybedecektik. Madem otomobille seyahat edeceğiz araç boş gitmesin ve vicdanımız rahatlasın diye Olcay’ı da yanımıza alıyoruz :) Ama hakkını yemeyelim çok faydasını gördük. Sesli yönlendirme, antik kentlere giderken yolculuk esnasında antik kentler ile alakalı internet üzerinden araştırmalar ve bilgilendirmeler süper oldu… Ha bir de acayip menemen yapıyor :)

Otoban üzerinden yol alırken Magnesia antik kentinin levhasını görüyoruz. Amacımız Priene‘ye gitmekti :) Ortak karar ile otobandan çıkıp Magnesia antik kentinin bulunduğu levhaları takip ederek yol alıyoruz.

Magnesia, Aydın ili, Germencik ilçesi, Ortaklar beldesine bağlı Tekinköy sınırları içinde, Ortaklar – Söke karayolu üzerinde yer almaktaymış. Gittiğimizde ufak bir antik kent olduğunu ve içeride bir kaç duvar ve bir kaç sütun göreceğimizi sanıyorduk. Başlangıçtaki algı bu şekildeydi…

Girişte müze kartlarımızı gösterip içeri giriyoruz. Benim müze kartımın zamanı dolmuştu görevli burada yeniletilemediği ve geçici kart da çıkartamadığını söyledi.  Bana göre biraz da işgüzarlık yaparak içeri bu  şekilde içeri almak istemedi. Kızdığım nokta ürettiği çözümün mantıksızlığıydı… Selçuk Efes’e gidip oradan yeni kart çıkartabilirmişim :) Neyse ki Maksimum kredi kartının 1 ay geçerli müze kart fonksiyonu görevli ile olan tartışmamızı sonlandırıyor ve çözüme kavuşabiliyorum…

Girişte geniş bir düzlük karşılıyor bizi. Çevrede genel olarak tapınak yıkıntıları ve geniş, taş döşeli bir meydan göze çarpıyor. Yan taraflarda bir kaç tane üzeri kapalı yapı var. Bunlardan en ilgi çekebilecek olanı tuvalet yapısı… Umumi tuvaleti daha önce nerede görmüştük? Tabi ki Efes :) Zemini taş döşeli meydanı da Sardes antik kentindeki meydana benzetmiştik. Yalnız üzerinden ciddi zaman geçmesine rağmen o turumuzu halen paylaşamadık. Yakında onu da paylaşmayı umuyorum…

Bu geçmeli yapıları antik çağın legoları olarak yorumladık :)

Tuvalet…

Antik kentin çevrili alanından çıkıp yolun karşı tarafındaki kemerli yapılara bakıyoruz. Bizans Surları imiş…

Views: Germencik, Aydın, Türkiye, Sahibi: Enes ŞENSOY

Ardından giriş için para veya müze kart gerektirmeyen tiyatro, gymnasium ve stadion’u (Stadyum) gezmek için kentin batı tarafında bulunan tepelere doğru yöneliyoruz. Önce Tiyatro’ya ulaşıyoruz. Ardından incir bahçelerinin içinden geçerek stadyuma doğru ilerliyoruz.

Stadyumun yan duvarını geçip sola doğru döndüğümüzde kocaman bir alan karşılıyor bizi. Hep bir ağızdan vuaaaa ! diye nağaralar atıyoruz. Ne kadar büyük ! Daha önceden Afrodisas antik kentinde stadyum görmüştük. Gerçekten büyük ve etkileyici yapılar. Buradaki stadyum maalesef Afrodisas’taki kadar iyi korunamamış. Fakat adını daha yeni öğrendiğim, pek bilinmeyen bir antik kent için gerçekten büyük ve etkileyici bir yapı…

Ardından Gymnasium’a geçiyoruz. Açıkçası Stadyumdan sonra bu yapı bizi pek etkilemedi. Hava kararmadan Notion’un bulunduğu Ahmetbeyli  Beldesi’ne geçip kamp atmak için adımlarımızı hızlandırıyoruz.

Ahmetbeyli’nin plajına kamp atıyoruz. Kamp attığımız yer Özlem ve benim için hiç yabancı değil. Yazılarımı takip edip hatırlayamayanlar için  Mart 2013’de yaptığımız Kolophon-Klaros-Metropolis antik kentler turu yazısına göz atabilir ;) Zaten bu turda Notion’un tam dibine kamp atmış fakat antik kenti gezememiştik…

Gece epey soğuktu. Özlem ve Olcay çadırları kurarken ben de yemek olayına girdim. Menüde ton balıklı makarna var :) Trangia alkol ocağı sorunsuz şekilde işimizi gördü. Çadırlarımızı kurarken hava çoktan kararmıştı. Haliyle ateş yakacak odun bulamadığımız için dışarıda durmanın pek alemi yoktu. Eh saat de erken arabanın içinde belgesel seyrettik. Olcay bilgisayar gertirmiş :) Seyahat otomobille olunca yük konusunda epey esnek olabildik haliyle :)

Gece ışık ile yazı yazmayı ihmal etmedik elbet :)

Sabah Notion’un bulunduğu tepeye çıkıyoruz.  Arabayı yol kenarına bırakıp kalan yolu yürüyerek devam ediyoruz. Ana yoldan ayrılan kısım epey dik ve bozuk bir yol. Arazi aracı olmadan inmek akıl karı değil…

Notion’un surları görünmeye başladı…

Kış ayında antik kentleri gezmek bence daha güzel. Etraf yeşil, doğa canlı… Ege bölgesi yaz ayında etrafı sapsarı otlar kaplar. Bu manzara kesinlikle çok daha güzel…

Olcay kahvaltımızı hazırlıyor. Menüde menemen var.

Karınlarımızı güzelce doyuruyoruz. Termosumuza sıcak su stoğu yapıyoruz. Böylece dilediğimiz zaman çay/kahve içebileceğiz.

Notion deniz kenarına kurulmuş denizden ulaşımı pek kolay olmayan (epey kayalık) bir liman kenti… Kolophon ve bilicilik merkezi Klaros ile epey etkileşimleri olmuş.

Tiyatroyu buluyoruz.

Tiyatronun yapımında kullanılan taşlar epey ilginç. Sanki bir çeşit harç ile yapılmış taş kalıpları ile tiyatro inşa edilmiş. Belki de tiyatronun yapımında kullanılan taşların yapısı bu şekildedir. Bilemiyorum…

Tiyatro öyle büyük falan değil. Maalesef durumu da pek iyi değil. Ama yine de gelinesi görülesi…  Taşların arasından fidanlar çıkmış… Doğa yavaş yavaş yutuyor bu yapıyı…

Olcay bu taşı buluyor. Basit bir güneş saati olduğuna kanaat getiriyoruz.

Antik kentte tiyatroyu bir kenara bırakırsak sular, bir iki tane tapınak temeli ve bir kaç yan yatmış sütun ve bir kaç kabartmalı ve desenli mermer bloğu dışında pek bişey yok.  Mekan çok güzel, manzara güzel, sessiz sakin bir yer.

Notion’dan çıkıp Priene’ye geçiyoruz. Günün yarısını Notion’da geçirdiğimiz için Priene’nin içini dolaşacağız. Akropol yine yalan oldu :)

Vakit kaybetmeden Priene’ye geçiyoruz. Benim için ”bu sefer gidilmese de olur” diyebileceğim bir yerdi. Benim asıl amacım fotoğrafta görülen dağın üzerinde bulunan Akropol’ü keşfetmekti. Neyse Özlem burayı tekrardan doyasıya dolaşmak istemişti, Olcay hiç gelmemiş o zaman Priene tekrardan gezilecek ;)

Tekrardan gezdiğime hiç pişman olmadım tabiki. Eski anılarımız canlandı hep :) Şunu da gördüm daha önceden farketmeyip şimdi farkettiğim ayrıntı neredeyse hiç yoktu. Bu da demek oluyor ki antik kentleri hakikaten iyi dolaşıyoruz :)

Priene fotoğraflarının tamamı Olcay’ın gözünden çekildi. Cep telefonu ile çekildiğini de belirtmek isterim ;)

Her deliğe kafasını sokan ben burada da boş durmadım tabiki :)

Yerde duran sütunlar canımızı sıktı bir kaçını üst üste koymayı denedik. Olmadı…

ü

Priene ziyaretimiz de bitince  Doğanbey tarafındaki kuş cennetine geçiyoruz. Tek bir amacımız var güzel bir gün batımı fotoğrafı yakalayabilmek.


Ve gün sonu…

GPS Verisi: Gps cihazınıza yükleyeceğiniz dosyayı buradan indirebilirsiniz.
(Gps kayıdını sadece Cennet-Kabak dönüşü sırasında almıştım.)

Harita Bilgisi:


Şunu daha büyük bir haritada görüntüle: Magnesia, Notion ve Priene Antik Kentler Turu