Güzelçamlı – Kurşunlu Manastırı

17 Eylül 2011

 Araya kaynamış önemli keşifleri zaman buldukça sizlerle paylaşmaya karar verdim. Geçen sene ikincisi düzenlenen Güzelçamlı Bisiklet Festivalinde cumartesi günü Dilek Yarım Adası’nda asfalt yolda pedallamak yerine kendimizi biraz toprak yollara vurma kararı alıp, bir önceki sene programda olan Kurşunlu Manastırı’na tırmanarak manastırı gezdikten sonra tırmanmaya devam edip yarımadanın zirvesinde devam eden bir rota izleyeceğiz.

Festivale gidip gitmeyeceğimi ve ardından ne yapacağımı öğrenen Aybars’ın da plan çok hoşuna gidiyor ve cumartesi günü plana dahil oluyor.

 Cumartesi sabahı festival kamp alanı. Yola çıkmadan hemen önce.

Güzelçamlı’nın içinden geçip dağ yoluna çıkacağız. Fakat tam aynı saatte Güzelçamlı meydanında festivalle ilgili belediye başkanının konuşması olduğunu ve ciddi bir kalabalığını görünce bir yan sokaktan devam edip kalabalığa takılmadan yolumuza devam ediyoruz.

Yolumuzun üzerinde sağlı sollu sıralanmış arı kovanları bizi biraz endişelendirdi. Yol boyunca bu arı kovanları var ise bu yolu gitmek işkence haline dönüşme ihtimali vardı. Neyse ki yolun devamında böyle bir sorunla karşılaşmadık. Fakat başımızda daha farklı bir bela vardı. Küçük sinekler…

Hava epey sıcak. Tek tesellimiz sık orman nedeniyle gölgeliği bol olan yolumuz. Bu bölgenin doğası muhteşem. Eh boşuna milli park ilan edilmemiş.

 Epey yükseldik.

Ara ara mola veriyoruz. Hava cidden sıcak. Yol toprak ve bozuk bir yol. Yol durumu ile ilgili geçen seneden tecrübem var.

Ve Kurşunlu Manastırı’na geliyoruz. Geçen sene geldiğimde kalabalık nedeniyle rahat rahat fotoğraf çekememiştim. Etrafta bizden başka kimselerin olmamasının tadını çıkartıyorum. Bol bol fotoğraf çekip etrafı inceliyorum.

Manastırın kaba yapısı tamamen ayakta. Mimari hakkında çoğu ayrıntıyı yakalayabiliyorsunuz.

Manastırın biraz ilerisinde toprağın altına doğru inen bir başka yapı görüyoruz.

 İçinden bir fotoğraf.

Manastır’dan sonra tırmanmaya devam ediyoruz. Çevremizi küçük sinekler sarmış durumda ve bizimle aynı hızda ve sürekli başımızın çevresinde dolanıyorlar. Sıcak ile beraber  bu durum çok sinir bozucu bir hal alıyor. Ancak 10 km/s hızın üzerine çıktığımızda sinekler hızımıza yetişemiyor. Fakat tırmanış esnasında bu hıza çıkabilmemiz pek mümkün olmuyor.

Zirveye daha doğrusu dağ sırtına çıktığımızda ağaçlık alanlardan uzaklaştık ve sinek istilası da birden kesildi. Dağ sırtında ilerleyen belli belirsiz bir yol var. Tam emin değilim yol da olabilir olası bir orman yangınının diğer tarafa sıçramasını engelleyecek ve karadan müdehaleyi kolaylaştıracak bir yangın yolu da olabilir. Bu ikilemden ancak biraz daha yol aldıktan sonra kurtulabiliyorum.

 Ortalama 900-950 rakımdayız. Dağın her iki yüzündeki manzaraya da hakimiz.

Yol giderek bozulmaya başladı ve artk eminiz. Burası yangın servis yolu. Yolun bozukluğu bir yana çok ciddi eğimlerle karşılaşıyoruz. Bisikletle inmek bir nebze olsun mümkün olurken bırakın bisikletin sırtında çıkmayı, bisikleti elimizde ittirerek çıkmak bile pek güç oluyor.

 Onca olumsuzluğa rağmen manzara harika !

Özlem halinden epey memnun. Fakat Aybars’ın durumu o kadar iyi değil. Aybars bundan bir süre evvel bir kaza sonucu bacağında kırık oluşmuştu yakın zamanda da alçılar çıkarılmış ve normal hayatına geri dönmüştü. Gerek ayağının bu tip zorlu faaliyetler için tam anlamıyla iyileşmemesi gerekse ayağının alçıda bulunduğu süre zarfında bisiklete binememesi nedeniyle şuan kondisyonsuz olması bu hesapta olmayan olumsuz gelişme nedeniyle kendisini epey zor duruma düşürdü.

Geldiğimiz yol

 Devam edeceğimiz yol

900 rakımına çıkıncaya kadar zaten acıkmış ve yanımızda getirdiğimiz yiyeceklerin ve suyun büyük bölümünü tüketmiştik. Tahminim zirveye vardığımızda artık yokuş çıkacak bir irtifa olamayacağından dolayı dağ sırtından belirli bir hızda ilerleyip sonra inişe geçmekti. Fakat bu olumsuz gelişmeler ile birlikte kısa sürede yorgunluk ve hafif bir psikolojik çöküntüye bir de açlık ekleniyor.

Artık çizdiğim rotanın tamamını yapabilmemizin şu anlık mantıklı ve mümkün olamayacağını anlıyoruz ve Güzelçamlı tarafına sapacak ilk yoldan aşağı inmeye karar veriyoruz.

Aybars’ın durumu cidden kötü. İçimden ”hayatta benimle bir daha keşif turlarına gelmez” diye geçiriyorum :)

Sonra aşağıya inen bir yol ayrımı görüyoruz. Harita üzerinde küçük bir incelemenin ardından bu yoldan aşağı inmeye karar veriyoruz.

Biraz ilerledikten sonra bir yol ayrımı çıkıyor karşımıza. Burada durup gps üzerinden durum değerlendirmesi yapmaya çalışıyorum ama ne mümkün ! Yine o sinir sinekler sarıyor her yanımızı. En mantıklı olan yoldan inmeye devam ediyoruz.

Aşağılara doğru indikçe ormanın o güzel görüntüsü ile yine başbaşa buluyoruz kendimizi.

Aybars’da inişte olmaktan pek mutlu. Morali düzeliyor. İniş yolumuz bir yerden sonra çıktığımız yol ile birleşiyor ve böylelikle keşfimizi tamamlamış oluyoruz.

Bence parkur dağ bisikleti için oldukça ideal. Zorlu şartları seven sürücüler mutlaka geçmeli. Fakat yazdan ziyade bahar aylarında çok daha zevk alınacağına inandığım bir rota.Eminim bahar aylarında şu sinekler de pek ortalıklarda olmayacaktır.

Evet gps cihazı aldıktan sonra bu şekilde bir çok farklı yollara girme deneyimi yaşadım. Her olumsuz yol deneyimlerim beni biraz daha geliştirdi ve git gide daha kaliteli keşifler yapmaya başladım. Edindiğim keşif tecrübelerini yine sitemizde Keşif/Yön Bulma kısmında paylaşmaya devam ediyorum.

GPS Verisi: Gps cihazınıza yükleyeceğiniz dosyayı buradan indirebilirsiniz.

Harita Bilgisi:


View Güzelçamlı.kmz in a larger map