Fethiye Kabak Koyu – Cennet Koyu Trekking
30.06.2013
Özlem haftalar evvelinden bu haftasonunu kapatmıştı. Arkadaşının düğünü vardı ve düğün Fethiye’de idi. El mahkum gidecektik düğüne elbet. Sonuçta Fethiye’ye gidiyoruz krizi fırsata çevirmek gerek. Fethiye Kabak Koyu’nda bir süredir arkadaşımız Ayşe yaşıyordu. En azından cumartesi gecesini Kabak Koyu’nda geçirip pazar gününe bir yürüyüş patlatabilirdik. Böylelikle haftasonunu yine boş geçirmemiş olduk. Yolculukta daha rahat hareket edebilmek için Özlem’in Gümüş’ü ile gitmeye karar verdik. Madem araç her türlü gaz yakacak boş gitmeyelim diyerek Cihad’ı da yanımıza aldık. Cumartesi sabahı ben, Özlem, Cihad ve bisikleti olarak 4 kişi yola koyulduk. Muğla’ya kadar mola vermeden devam ettik.
Muğla’da pek çok bisiklet dostumuz vardı. Lakin zamanımız çok sınırlı olduğundan önceliği yeni dükkan açmış Serkan Taşdelen’e verdik. Dükkanın açılışına gelememiştim böylelikle ilk ziyarete gitmiş olduk. Bilmeyenler için Serkan’ı Türkiye’yi bisikleti ile karış karış bisikleti ile dolaşmış gezgin olarak nitelendirebiliriz. Artık Türkiye’de gezmediği il kalmadı. Yeni hedef ise tüm ilçeler ! :) Muğla’da Pedalla Bisiklet ve Doğa Sporları adı altında bir mağaza açmtı. Kısa zamanda iyi işler başaracağına adım kadar eminim. Serkan’la sohbet edip dinlendikten sonra tekrar yola koyuluyoruz. Fethiye epey sıcaktı. Neyse bundan sonraki kısmı sıkıcı. Cihad’ı saldık o bisikleti ile geze geze Kabak Koyu’na doğru yola çıktı. Biz düğün dernek merasimlerine odaklandık.
23:00 suları düğünden çıkıp Kabak Koyu’na geçmek için yola çıktık.
Fethiye-Kabak Koyu 32 km kadar. Eh yarım saatlik yol demiştim: Fakat hiç arazi şekillerine ve yol tipine bakmamıştım. Gece karanlıkta, özellikle Ölüdeniz’i geçtikten sonra bir tırmanışlara girdik ki sormayın. Sanırım yolculuğumuz 1-1.5 saat falan sürdü… Cihad’da bizim gibi zamanı iyi ayarlayamamış. Tırmanışın sonlarına doğru Cihad’ı yakalayıp onu da alıyoruz. Ayşe’ye yola çıkarken haber vermiştik. O da bizi karşılamak için araçları bırakabileceğimiz yere gelmiş.
Bilmeyenler için şöyle bir detay vermek istiyorum. Kabak Koyu’na özel araç inemiyor. O civardaki yöre halkı ve kamp işletmelerinin ortak kurduğu bir organize taşıma servisleri var. Dilerseniz ücreti karşılığında arazi yolundan arazi taşıtları ile kamp alanlarına ulaşımınız sağlanabiliyor. Ya da aracınızı bıraktığınız 230 rakımdan deniz seviyesine kadar inen patikadan 30-45 dk’lık bir yürüyüş ile Kabak Koyu’na ulaşabilirsiniz… Gece karanlığında fener ışığında tüm yolu inip Ayşe’nin bulunduğu Lilith Camping işletmesine çadırımızı kuruyoruz. O kadar yorgunuz ki direk yatıp uyuyoruz.
Pazar sabahı güne 8:00 gibi gözlerimizi açarak uyanıyoruz. Hemen kahvaltıya geçiyoruz. İşletmenin güzel bir açık büfe kahvaltısı vardı. Şimdi açık büfeden kastım 5 yıldızlı otellerin metrelerce uzunluğunda gerekli gereksiz pek çok çeşitten oluşan kahvaltıları değil elbet :) Kahvaltı yapmak bize çok iyi geldi.
Karınlar doymaya başladıkça etrafın güzelliğini farketmeye başladık. Hakikaten bulunduğumuz yer çok iyiymiş. Karanlıkta geldiğimiz için hiç birşey anlayamamıştık. Kocaman bir vadinin içindeyiz. Etrafımızda yüksek kayalıklar ve alabildiğince yeşil, sarp bir arazi var.
Ayşe ile planı çok önceden yapmıştık zaten. Saat 11:00 gibi yürüyüşe başlayacağız. Bizimle beraber kampta kalan bir kaç kişi daha gelecek. Yaklaşık 7-8 kişilik bir grup oluşturup yola koyuluyoruz. Vadide irili ufaklı pek çok işletme var. Ama en ilgincime gideni ise deniz kenarına en yakın olanıydı. En yakını olmasıyla beraber kısmen en lüksü de diyebilirim. Daha lüks sayılırdı fakat en ilgincime giden tarafı, ulaşımı bu kadar sıkıntılı olan bir yere havuz yapılmasıydı… Yahu deniz 50 metre ileride ve ne deniz !
Deniz’i ilk gördüğümde ”vaaaaay” demiştim. Hakikaten uzaktan güzel görünüyordu. Bilen bilir Akdeniz’in denizi hamam gibidir. Eh biz de alışmışız Karadeniz ve Ege’nin soğuk suyuna başka türlü serinleyemiyoruz :) Fethiye’de ki deniz de pek bir hamam tadındaydı. Bakalım burası nasılmış? Kabak’da denize girmeden Cennet Koyu’na doğru yürüyüşe geçiyoruz.
Ayşe rehber biz arkasında yürüyoruz.
Orman içi güzel bir patikadan ilerliyoruz. Kimi zaman yol dikleşiyor, kimi zaman düzeliyor, yer yer taşlık ve kayalık bir hal alıyor. Zaman zaman ayağımız kayıp ufak denge kayıpları yaşıyoruz ama bizi ciddi bir tehlikeye düşürecek bir durum olmuyor. Sağ tarafımızda masmavi bir deniz, orman içinde güzel bir patikadan ilerlemek pek zevkliymiş. Ne zamandır böyle bir aktivite yapmak istiyordum.
Hava epey sıcak. Orman içinde gölge alanlarda olmasaydık eminim çok daha fazla yorulacaktık. Bir kaç sefer kısa su molaları verdik.
Yürüyüşün olayı bence Cihad. Manyak arkadaşım faaliyetlerini minimum ekipman ile yapmaya özen gösteriyor fakat artık abartıyor diye düşünmeden edemiyorum. Tamam havalar iyi çadır getirmemiş olabilirsin, kumsalda uyumak güzel bir fikir, fakat yürüyüşe parmak arası şipidik terlik ile gelmek ne demek? :)
Yer yer ufak dağ sırtlarını aşıyoruz. Manzaraya hayran kalmamak elde değil. Buraların halen bozulmamış olmasına ve araç yolunun geçmemiş olmasına çok sevindim.
Yol boyunca su ikmali yapabileceğimiz bir su kaynağı bulunmuyor. Belki yağışlı mevsimlerde mevsimlik su kaynakları vardır orasını bilmiyorum. Bu yüzden yanınıza yeterli miktarda su stoğu yaparsanız iyi olur. Haziranın son günlerinde yaptığımız bu faafliyette yolculuk boyunca gidiş dönüş 2 kişi toplam 3 litre su tükettik. Yol boyunca sarı-kırmızı renklerde kayalar üzerinde işaretlemeler mevcut. Eğer uzun süre bu işaretlerden göremediyseniz bilin ki yanlış yoldasınız. İşaretleri en son gördüğünüz noktaya geri dönün ve olası diğer yol alternatiflerine bakın…
Rotanın bazı kesimlerinde kenarı ciddi uçurum olan yerler vardı. Geçiş tehlikeli sayılmaz fakat olası anlık kan şekeri düşmesi ile oluşabilecek baş dönmeleri bu alanlarda tehlikeli olabilir. Kısaca tedbiri aldıktan sonra tehlikeli bir faaliyet olduğuna inanmıyorum. Hatta bu geçişler faaliyete renk kattığını düşünüyorum.
Ve ileride Cennet Koyu gözüktü.
Evet uzaktan görebildik fakat yine epey yolumuz var. Yüzümden süzülen ter damlaları burnum ve çenemde birikip seri bir şekilde yere damlıyorlar. Uzun süredir böyle güzel terlediğimi hatırlamıyorum. Yürüyüşün başlangıcında nabzım epey yüksekti fakat zaman ilerledikçe bir düzene bindi ve yolu daha rahat almaya başladık.
Cennet Koyu ağaçların arasında görünüyor artık. Ne güzel bir görüntü, sanki film sahnesi. Şimdiye kadar bu bölge hakkında arkadaşlardan çok fazla olumlu bilgi almıştık ve buraya gitmemizi şiddetle önermişlerdi. Anlattıkları kadar varmış gerçekten. Kabak-Cennet arası Ayşe’nin söylediği zaman değerlerini neredeyse tutturduk. 1.5 saat sürdü. Bu süreyi ortalama bir tempo yürüyüş ve bir kaç ufak mola ile yapabildik.
Bu fotoğrafı çektikten sonra koşa koşa denize girdim. Su sıcak değildi ama çok da soğuk sayılmazdı. Fakat fecii dalga vardı. Epey eğlendik. Deniz sefasından sonra karınlar acıktı. Cennet Koyu’nun hemen üzerinde bir Camping işletmesi var. İşletmeye gidip yiyecek bişeyler istiyoruz. Yemek imkanlarının kısıtlı olduğundan bahsetmeme gerek yok sanırım. Buraya ulaşım daha da zor olduğu için markette satılan ürünler haklı olarak burada daha pahallı. Mesela 1.5 L suya 3 TL ödedik. Bira 10 TL, kutu kola 5 TL ona göre… Ama orada yapılabilen yiyecek ve içecekler daha uygun fiyatlı. Tadını çok sevdiğim ince belli bardakta verilen çay 1 TL. Kocaman sıcak köy ekmeğinin arasında tereyağı ve peynir konulmuş ve ortaya domates ve salatalıktan oluşan söğüş salata 15 TL. Fiyat pahallı gelmesin, çünkü bu bahsettiğim yiyecek ile 7-8 kişi doydu. En kötü ihtimal kişi başı 5 TL’ye doyarsınız öyle söyleyeyim ;) İşletme sahibine konaklama ücretini sordum. Çadır konaklama, sabah kahvaltı ve akşam yemeği toplam 50 TL. Kabak’ta 40 TL.
Şu bilgiyi de vereyim bu civarda kamp alanları dışında çadır kurmak, ateş yakmak yasak. Sebebi malum olası orman yangınları. Orman yangını meselesine ne kadar katılsam da ormanın içinde tüm insanlıktan uzak bir gece geçirememek bana dokundu doğrusu…
Karınları doyurup, biraz dinlendikten sonra geldiğimiz yoldan geri dönüşe geçtik. Dönüş yolu gidişe nazaran daha kolay geçti. Özlem’in tespiti dönüş yolunda eğimlerin daha az olması. Bence artık vücut iyice yürüyüşe ve yola alıştı ve bununla beraber artık yürüyüşün nerede sonlanacağını bilmek dönüş yolunu kolaylaştırdığını düşünüyorum.
Dönüş yolunda pek az fotoğraf çekmişim. Daha Cennet’e geçerken çıktığımız ufak bir teknik tırmanışı şimdi dönüşte inmek için yanına geldiğimizde gözüm biraz korktu açıkçası. Fakat çok kolay bir şekilde inebildik.
Kabak’a döndüğümüzde karınlarımız hala toktu. Kabak’ta da dönüşün şerefine bir deniz sefası daha yapıyoruz. Ardından çadırlarımızın yanında biraz dinlenip kamp malzemelerimizi topluyoruz. Artık veda vakti.
Benim sağımdaki abla Evren Hanım. Lilith Camping‘in sahibi. Kendisi ile pek konuşup muhabbet etme imkanı bulamadık ama her halinden belli şeker bir insan…
Şimdi dün gece indiğimiz tüm yolu tekrar geri çıkacağız. Biraz gözümüzde büyüdü ama çok da zorlanmadan tüm yokuşları çıktık.
Patikadan Kabak’a son bir bakış.
Neyse otomobilin yanına geldik, hazırlıklarımızı yaparken bir abla yanaştı. Bize ne zamandır burada kaldığımızı v.s. Sordu. Günlük 6 TL otopark ücreti kesmesi gerekiyormuş. Muhtarlık v.s. lafı geçince ben de alacakları para karşılığında makbuz kesmesi gerektiğini söyledim ve makbuz koçanını görmek istedim. Böyle bir makbuzları yokmuş. O zaman muhtarlık falan hikaye. İzmir’de bazı koylarda yöre halkı tarafından ufak çaplı hizmetler verilir ve bunun karşılığında ücret talep edilir. İşte bu genelde araç otopark ücreti olarak yansıtılır ve bunun karşılığında makbuz kesilir. Madem makbuz yok o zaman talep ettiği bu para yasal ve resmi değil. Makbuz yoksa para yok dedim abla gitti bir daha da geri gelmedi :)
Yürüyüş, dinlenme, koydan ayrılış derken günün büyük bölümünü yemiştik. Bir mola hakkımız vardı ve onu da karınlarımızı doyurmak için kullanmalıydık. Yine güzel bir organizasyon ile bunu da hallettik. Akyaka’nın tam dibinden geçiyorduk ve Fırat’ı görmemek olmazdı. Telefon açıp durumu anlattık. Meşhur tostçuda karınlarımızı doyururken Fırat’ı da aradan çıkarmış olduk :)
Fırat ve dünyalar tatlısı kızı :) (Zeynep bu yazıyı okuyorsan çok ciddye alma tamam mı kuzum :D)
Tekrardan yola koyulduk ve sevimsiz bir gece yolculuğu ile gece 1:00 sularında İzmir’e dönmüş olduk. Böylelikle bir aktivitenin sonuna daha geldik. Hareketli ve yorucu bir haftasonuydu ama Fethiye civarına bir ön keşif yapmak çok iyi oldu. Şimdi o bölge için kafamda çok daha geniş çaplı planlar oluşuyor…
GPS Verisi: Gps cihazınıza yükleyeceğiniz dosyayı buradan indirebilirsiniz.
(Gps kayıdını sadece Cennet-Kabak dönüşü sırasında almıştım.)
Harita Bilgisi:
Şunu daha büyük bir haritada görüntüle: Cennet-kabak
Son Yorumlar