Bir İzin Peşinden Toroslar / 3

30 Ağustos 2011

Gece rahat bir uyku çektik. Artık herhangi bir yere kamp atıp uyumaya iyiden iyiye alıştık diyebilirim. Sabah erken kalkıyoruz.  Gün doğumunu yakalayabildik.

Daha önceden yazdım mı hatırlamıyorum. Ana yol ayrımından sonra buraya geldiğimiz yol nadirde olsa kullanılıyor. Kamp attıktan sonra belirli bir saate kadar ara ara araç sesleri duyduk. Bayram arefesinde böyleyse normalde eminim çok daha işlek bir yoldur burası. Bence şanslıydık. Yoksa bol bol araçların kaldırdığı tozu yutacaktık.

Çadırımızın yanındaki küçük malikane.

 Çadır manzaramız.

 Diğer yazımda bahsettiğim şu destek ipim. O kadar rüzgar tayini yaptım yine rüzgar yandan yandan esmeye başlamıştı. Ben de çadıra yandan yedek bir iple destek yaptım. Fazla çivim kalmadığından ağır bir taşa bağladım. Bayağı iş gördü.

 Bir yandan toplanıp bir yandan kahvaltıyı hazırlıyoruz.

Hayatımın en güzel kahvaltılarından birisi. Yok yahu böyle bir keyif. Sabah güneşi, karşımda manyak bir manzara, matın üzerine bağdaş kurmuş dertsiz tasasız kahvaltı hazırlıyorum. Domates, zeytin, yumurta ah bi de bal-kaymak olsa keyif manyağı olucaz şuracıkta.

 Sucuklar pişerken :)

 Özlem daha çok tatlı şeylere saldırıyor :)

Tüm eşyalarımızı toplayıp yola koyuluyoruz. 7:00’de ayaklandığımız halde yola çıkmamız 9:00’u buluyor. Önceki yazıdan hatırlatayım. Geçidi aşamamıştık. Biz de bu civarda uygun bir yol bulup aşağıdaki vadiye paralel giden daha yola benzer bir yola bağlanıp oradan rotamıza  gireceğiz.

Yol biraz bozuk  uzun süre iniş yaptık. Benim için keyifliydi. Bol bol kask kamerasıyla çekim yaptım.

Yol bir süre sonra inişli-çıkışlı bir hal aldı. Ama hala aşağıdaki yola ulaşmamız için bayağı bir inmemiz lazım.

 Yolun en çok sevdiğimiz kısımlarından birisi.

Yolun bazı kısımları dik olmasıyla beraber zemin çok gevşek. Ne yaparsanız yapın bir süre sonra arka teker patinaja düşüyor ve dengenizi kaybedip duruyorsunuz. Bazen bisikleti itekleyerek çıkarmak gerekebiliyor.

Artık tam anlamıyla istediğim ortamlara girmeye başladık diyebilirim. 3. günden itibaren artık daha fazla zevk alarak pedallamaya başladık.

Bir yerden sonra enerji nakil hatlarını görünce Özlem ”medeniyete yaklaştık” diyerek sevinmeye başladı :)

Vodafone hattım çekiyor. Turkcell ve Avea çekmiyordu. Bu bölgede Vodafone’nun üstünlüğü var diyebilirim. Özlem ailesini arıyor ve gece kendisine ulaşamayan ailesine bilgi veriyor. Yerimizi ve gideceğimiz güzergahı tarif ediyoruz. Özlem’i almaya gelecekler. Özlem ne kadar gitmek istemesede sanırım kendisi için bu daha iyi olacak. Zira sevmediği bir bölgede pedalladığından morali pek iyi değildi. Bununla beraber bedenen de iyice yorulmuştu…

 Yolumuza devam ediyoruz.

Aşağıdaki geniş yola çok yaklaştık. Gps’e göre ana yol hemen altımızda bir yerlerde. Bölge çok sarp. Süper bir manzara ile karşılaşıyoruz.

Vadi google earthte gözüktüğünden daha heybetli çıkıyor.

Eminim bu rota çıkamadığımız o geçitten çok daha iyi oldu. Yukarıdaki manzaranın da güzel olduğundan kuşkum yok fakat  bu kadar güzel olacağını sanmıyorum. Her neyse o gün karar aldım öyle veya böyle bu rota tekrardan geçilecek !

Aşağıda bağlanmayı umduğumuz yol var. 2. gün, Yahyalı’dan sonra ana yoldan ”Kapuzbaşı Şelalesi” levhasını takip etseydik bu yoldan geçecektik.

Uzun süre alt yolla paralel şekilde yol alıyoruz. İnişteyiz, oldukça zevkli… Ara ara alt yola inen daha dik yol ayrımları ile karşılaşıyoruz fakat bu seferde bu bana mantıklı gelmiyor. Sadece alt yola bağlanmaktansa hem yol alıp hem de ileride ana yola bağlanmak çok daha mantıklı…

 İlerledikçe vadiyi farklı açılardan fotoğraflıyoruz.

İşte Çamlıca Köyü. Çamlıca Köyü’nün üst kısmından yola bağlanıyoruz. Burada gitmeniz gereken güzergahtan çıkıp biraz daha iniş yaparak aşağıdaki çeşmeden su stoğu yapmanızı tavsiye ederim. Çünkü bundan sonra yapacağınız uzun çıkışta zirveye kadar başka çeşme yok. 720 metre rakım çıkılacak. Kişi başı 2.5 – 3 L su taşımak yetecektir.

Biz yanlışlıkla indik çeşmeye. Çeşmede suyu tazeledikten sonra GPS’ten konumumuza baktığımda boşu boşuna biraz indiğimizi gördüm. İndiğimiz yerinde eğiminin maşallahı vardı :)
Sonra tekrar indiğimiz yerden çıkıp yola bağlandık. Hepsinin iz kaydı var, günlük gps kayıtlarını incelerseniz tüm detaylara ulaşabilirsiniz ;)

İleride görülen borular hidroelektrik santralininmiş. Tam senesini hatırlayamadım ama sanırsam  90′ larda falan yapılmış. Yukarıdan bırakılan su bu borular aracılığı ile aşağıdaki tribünlerden geçip elektrik üretiyor.

 Tırmanışa başlıyoruz. Tırmandıkça manzara daha da güzelleşiyor.

Arada yol kenarındaki elma ağaçlarına, böğürtlenlere dalmaya devam ediyoruz. Böğürtlenlerin arasında kocaman bir çekirge görüyorum.

Evet evet buradan akan bir akarsu vardı. Yukarıda çeşme olduğunu umarak devam etmiştik. Fakat yukarıda çeşme falan bulamayıp yola devam etmiştik. Mantıken oralarda bir yerlerde çeşme olması lazım. Biz çok bakmadık etrafa ama oralarda bir yerde çeşme olacağına eminim.

Manzara harika !

İyice acıkmaya başladık. Fakat etrafta çeşmeden eser yok. Yemek çıkarsak pişiremeyeceğiz. İki tane mısır konservesi açıp onları yiyoruz. Gölgeyi bulmuş biraz dinlenirken ailemi arayıp bayramlarını kutluyorum. Telefonun çektiği zamanlarda ardı ardına bayram mesajları düşüyor.

 Rampanın son metreleri… Özlem şimdiye kadar çok iyi geldi. Fakat bayağı bir yoruldu :)

Zirveye doğru çam ormanlarına geçiş yapıyoruz. Yol tipi nisbeten daha düzgün ve zevkli…

Bu çektiğim son fotoğraf. Özlem’in ailesi bizden çok önce Kapuzbaşı Şelalesine varıyor. Ama bizim daha yolumuz var. Fazla beklemeye dayanamayıp yola çıkıyorlar. Geldikleri yol öyle otomobillerin kolay kolay gidebileceği bir yer değil aslında.

Gps’ten ara ara kontrol ediyorum ne kadar daha tırmanıcaz diye. Son 180 metre, son 120 metre, son 70 metre ! Derken karşıdan bir kırmızı taksi çıkıyor. Özlem’e kenara çekilmesini söylüyorum araç hızlı geliyor. Özlem dinlemiyor. Tekrarlıyorum bu sefer Özlem diyor ”onlar bizimkiler” diye… E başka kim olabilir ki bu yollarda :)

Özlem’in bisikletini parçalayıp araca yerleştiriyoruz. Sonra beni de burada yalnız bırakmayacaklarını, yolun çok bozuk olduğundan falan bahsedip bisikletimi araca yerleştirip onlarla Kapuzbaşı Şelalesine kadar gelmemi istiyorlar. Bu teklifi ne kadar ısrarla ve nazikçe geri çevirmeye çalışsam da başaramıyorum. Onları kırmamak için ben de bisikletimi parçalayıp, bisiklet taşıma aparatı olmayan bir otomobile 2 bisiklet ve koca yükler ile beraber 4 kişi sığıyoruz. Hiç rahat değilim…  Bazı yerlerde aracın altı ciddi biçimde yere sürtüyor. İniş öyle güzel ki… Onca yolu çıkmışız burayı inememeyi kendime yediremiyorum. En fazla o devasa manzarayı aracın küçük camından iç çeke çeke seyretmekle yetinebiliyorum. Manzaraya baktıkça buraya bir daha geleceğime ve buradan Allah ne verdiyse kaptırıp ineceğime kendi kendime söz veriyorum.

Kapuzbaşı Şelalesi’ne varmadan önce Ulupınar Köy’ü girişinde izin isteyip araçtan iniyorum ve bisikletimi kurmaya başlıyorum. Özlem ve ailesiyle vedalaşıp onları yolluyorum.

Neden burada indiğime gelince… Daha bir hafta önce Demirkazık Dağ’ında faaliyet yapan arkadaşlarımdan Itır ve Hale’den bu civardan geçeceğim için hava durumu, sinek durumu, yiyecek ve su durumu hakkında  bilgi aldım.  Yedigöller’den inerken Hacer Ormanı diye bir yerde herkesin kullanımına açık olan bir kulübede kaldıklarından bahsetmişlerdi. Yanında süper bir suyu da varmış. Planı yaparken başta bu fikre pek sıcak bakmamıştım. Zira bahsedilen yer bizim rotamıza göre 600 m daha yüksekte. Ciddi bir tırmanış var. Kamp atmak için bu kadar tırmanmak bana pek akıllıca gelmemişti. Fakat şimdi günün bitimine daha vakit olduğundan burada konaklamayı uygun gördüm. Öncelikle Ulupınar’a girip ekmek aldım. Su alacaktım fakat yerden göğden su fışkıran bu coğrafya da kim kalksın plastik pet şişedeki suya para versin? Su almamdaki maksat, kullandığım pet şişe ortasından delinmiş olmasıydı. Ancak yarısına kadar su tutabiliyordu.

İhtiyaçlarımı karşıladıktan sonra yola koyuldum ve başladım tırmanmaya…

Yol çok güzel. Çok güzel bir doğası var. Her yer harika.

Bir süre sonra suyum tükeniyor. Pedallara biraz daha yükleniyorum. Çabucak kulübenin olduğu yeri bulup kana kana su içmek, sonra hemen çadırımı kurup yemek olayına geçmek istiyorum.
Rampalar bitiyor hafiften inişe geçiyorum. Ama bir gariplik var. Daha çıkmam gereken 100 metre rakım daha var niye iniyorum ben?!
Bu arada Gps’e ne olur ne olmaz diye bu kulübenin bulunduğu yeri önceden işaretlemiştim. Fakat orman çok sık olduğundan dolayı yolu net göremeyip rota çizememiştim. Bu sebeple kulübeye ne kadar yolum kaldığını kestiremiyorum, ancak rakıma bakarak ve haritadaki yakınlığıma göre çıkarımda bulunuyordum.

Sonra  uzaktan kulübeyi görünce bir nağara atmışım ki orda sormayın :)

 Etrafımı heybetli dağlar sarıyor.

 Yüzü gördünüz değil mi? :)

 Kamp alanına gelmeden önce bu düzlük alanı görüyorum. Aşağıda hayvanlar otlanıyor.

Düzlükten sonra tekrardan tırmanmaya başlıyorum. Ama ciddi bir tırmanış. yine yer yer bisikletimi elime almak zorunda kalıyorum. Selenin arkasından bisikleti çeken parmaklarım iyice ağrımaya başlıyor.
Bir yandan da düşünüyorum. Gideceğim yer dağcıların sık sık kullandıkları bir kamp alanı. Acaba yukarıda tek olur muyum yoksa benden başka kimseler var mıdır? Yeni kişilerle tanışacak mıyım acaba?

Huraa diyip son bir gayretle son rampaları tırmandıktan sonra kulübenin bulunduğu açıklığa varıyorum. Önce çadırlar gözüme çarpıyor, sonra kulübenin ön yüzünü görmeye başladıkça insanların ateş başında toplandığını fark ediyorum. Kulübenin de önünde insanların olduğunu görünce benden önce kulübenin kapıldığını düşünüp kamp atmaya karar veriyorum. Oradaki arkadaşlara  selam verip direk suya yöneliyorum. Ortasından delik, buruş buruş olmuş pet şişemi doldurup kana kana su içiyorum. Çeşme’nin hemen ağzında soğuması için bırakılmış bir 70’lik rakı görüyorum. Anlaşılan ortamda ehli keyifçiler var :)

Km saati ve Gps’ime bakıyorum. ..Yol ayrımından 9.7 km mesafe gelmişim. rakım farkı 579 m olmasına karşın toplam tırmanmam 741 m… Bu yolu 2. saat 10 dk da almışım. Sırf kamp atmak için hatırı sayılır bir süre… Fakat buraya sırf kamp atmak için değil sırf burayı görmek için bile gelinir. Kısacası bu kadar zahmete değmiş. İyiki de gelmişim. Hava kararmak üzere olduğundan  çok net fotoğraflar çekemedim. 4. gün sabahı fotoğraflarından ne demek istediğimi anlayacaksınız :)

 Çadırımın manzarasının bir kısmı…

Kana kana su içtikten sonra arkadaşlara çadırımı kurup, yemek yedikten sonra tanışmaya geleceğimi söylüyorum. Kendime güzel düz bir alan bulup temizliyorum. Sanırım şu ana kadar ki en hızlı ve pratik çadır kurma, eşyaları boşaltma ve kamp mutfağı hazırlama faaliyetimi yaptım. Kendimle iftihar ettim doğrusu :) Hemen su kaynatıp bir tencere dolusu makarna yapıyorum. (evet yine makarna ne var !) İçine elde konserve ne varsa ton balığı, tatlı mısır boca ediyorum hepsini… Ve afiyetle hapır hupur yiyorum… Bisiklet turlarında taşıdığım kaşığa laf eden çok oluyor. Kocaman bir plastik bir tarafı çatal diğer tarafı kaşık olan yemek yeme şeysim var :) Normal çatal-kaşıklardan bariz büyük olduğundan alay konusu olur. Ama böyle aç olunca öyle işe yarıyorkii…

Karnımı tıka basa doyurunca arından bir kahve patlatıyorum. Hava iyice karardı. Kafa fenerimi takıp diğer arkadaşların yanına gidiyorum. Ateş yakmışlar sucuk pişiriyorlar. Bir yandan da tencereye su koymuş ısıtıp çay içiyorlar. Herkes kısa sürede adımı öğrendi ismimle hitap ediyor ama ben kimsenin adını bilmiyorum. İyi muhabbet dönüyor şarkılar söyleniyor falan. Sucuklar pişti ve bana da ikram ediyorlar. Yine ne kadar karnımın tıka basa dolu olduğunu söylesem de bir parça yemek zorunda kalıyorum. Oh çaylar da tazelendi…
Bu arada Özlem’in tee Yeşilhisar’da yol kenarından aldığı 3 tane mısır vardı. Ateşi görür görmez aklıma mısırlar geliyor. Çıkartıp közlüyoruz. Ne yalan söyleyeyim böylelikle bir bakıma Özlem’den ve ailesinden kendimce hırsımı çıkartıyorum :)
Bir de şöyle güzel bir olay var. Ortama, yanımda 3 tane mısır olduğunu ve bunları közleyip isteyenlerle paylaşmak istediğimi söylediğimde bir kahkaha koptu. Başta nedenini anlamadım. Meğerki gruptaki bir ablamız da mısırı çok severmiş ve Yedigöller’den inerken canı mısır çekmiş ve mısırı çok anmış. Eee kime niyet kime  kısmet :)

Ha bu arada Özlem mısıra bayılır. Ben de severim ama O bayılır :) Kamplardan birinde ateş yakıp mısırları közleme hayali vardı. Kendi yiyemedi bu mısırları ama burada canı çeken bi kaç kişi arasında paylaşıp bi güzel kemirdik.

Bu arada gruptan biraz bahsedeyim. Öyle klüp falan değiller. Gruplarının adlarını söylediler ama malaesef aklımda kalmadı. Ankara tabanlı olan grup ara ara  trekking ve çeşitli zirve tırmanışları yapıyorlar.

Saate 12:00 gibi muhabbeti bırakıp çadırlarımıza dağılıyoruz. Gökyüzü bir önceki gece gibi çok berraktı. Ara ara dağdan inen bulutlarla manzaramız kapanıyordu.

Öyle yorgunum ki deliksiz bir uyku çekmişim… Tur içinde tek başıma geçirdiğim ilk gece oluyor…

Gün sonu bilgileri:

Katedilen mesafe:
Bisikletle:

                  Araçtan önce: 30 km
                  Araçtan sonra: 12 km Toplam : 42 km
                  Araç ile: 18 km
                  Parkur toplam: 60 km
Sürüş Zamanı:
                 Araçtan önce: 5 saat 30 dk.
                Araçtan sonra: 2 saat 10 dk.
Toplam çıkılan yükseklik (Parkur toplam): 2177 m (çıkış) / 2240 m (iniş)
Gün sonu yorumu: 
Artık tam anlamıyla tur havasına girdim diyebilirim. Özlem’in ayrılması ve onca çıktığım yolu araç ile inmem günün en sıkıcı olaylarıydı. Fakat hem o gün geçtiğimiz yollar hem de gün sonunda beni bekleyen süprizler oldukça iyi geldi…

Şu araç mevzusuna gelecek olursak… Büyük ihtimal aşağıya otomobille inmeseydik Hacer Ormanı’na daha yorgun çıkacaktık ve büyük ihtimal karanlığa kalacaktım.  Bu parkuru geçmek isteyenlere iki alternatif sunabilirim…

  • Biz saat 7:00’de ayaklandık. Yola çıkmamız 9:00’u buldu…7:00’te tekerlekler döner şeklinde kalkılsa hava kararmadan çok rahat kamp alanına ulaşılır.
  • Ya da ehli keyf bir şekilde aheste aheste yola çıkılır. Zirveye vardıktan sonra inişte bir kaç çeşme var. Ve yakınlarında düzlük çimen alanlar var. Manzara muhteşem ! Buralarda kamp atıp bu bir günlük parkur ikiye bölünerek yolun tadı daha da çok çıkartılabilir.
Zaman durumuna göre bu iki alternatiften uygun olanını seçebilirsiniz.

GPS verileri:

3. gün rotasını buradan indirebilirsiniz…

Coğrafi Veriler:

İlgili yazılar:

  • Bir İzin Peşinden Toroslar / 1
  • Bir İzin Peşinden Toroslar / 2
  • Bir İzin Peşinden Toroslar / 4
  • Bir İzin Peşinden Toroslar / 5
  • Bir İzin Peşinden Toroslar / 6
  • Oktay

    daha büyük boyutlu fotolar koy arkadaş şuraya :)

    • Enes

      Oktay abi fotoğraflara tıkladığında büyük boyutluları açılıyor zaten. Ama dikkat et yeni sekmede aç. Eski yazılar öyle oldu. Yeni yazılarda büyük fotoğraf açma sorununu halletmiştim.

  • Güzel bir macera, keyifle okudum. Bisikletli kamp her zaman güzel olmuştur kolay yollarda. Dağlarda bir başına kalınca zorlu yollarda gerisini çöpe at, hepsinden daha güzel oluyor. Ufak bir tavsiye: Altında açıklama olmayan fotoğrafları slayt şeklinde vermen süper olur.