Antik Kentler Turu / Söke-Didim
Merhaba arkadaşlar,
Yeni bir tur yazı dizisiyle karşınızdayız. Bu seferki keşif-tur yazımız tarih odaklı. Rotalarımız antik kentler üzerine kurulu. Ege bölgesinde bir çok antik kent bulunması nedeniyle bu serinin kolay kolay biteceğini sanmıyorum :)
Haydi müze kartlar çantaya !
Not: Gezdiğimiz antik kentler hakkında ayrıntılı bilgi vermeyeceğim. Bu yazıları gezdiğim yerleri sizleri oturduğunuz yerden gezdirmek için değil, bu güzellikleri gezip görmek isteyen arkadaşlara zamanı en iyi şekilde kullanarak gezmelerini sağlayacak mini bir rehber niteliğinde küçük bir kaynak bırakmaya çalışacağım.
Söke – Didim = Priene – Miletos – Didyma
16 Şubat 2012
Özlem ile beraber İzmir’den Söke’ye otobüs ile geldikten sonra ilk iş sabah kahvaltısı yapmak oldu. Söke’nin pazar yerinde bulunan güzel bir çorbacıda sabah çorbalarımızı içtikten sonra yola koyuluyoruz. Gps cihazımı Likya Yolu’nu bisikleti ile geçmesi için bir arkadaşıma ödünç verince yer-yön bulma işlevini cep telefonumun gps’i ile gerçekleştiriyorum. Zaten hep bilindik yollardan gideceğimizden levhalar da bize fazlasıyla yardımcı olacak. Günlük mesafeleri elimden geldiğince kısa tutmaya çalıştım. Çünkü gezeceğimiz antik kentlerde bolca vakit geçirmemiz gerekeceğinden bisiklet sürüş zamanlarını azaltmamız gerekecekti.
Söke otogardan çıkıp bir süre Söke – Didim kara yolunda devam ediyoruz. Yaklaşık 5 km sonra Priene ve Miletus antik kentlerini görmek için sağdaki daha az işlek olan yola sapıyoruz. Sağ tarafımızdaki dağ hiç yabancı değil bizlere. Güzelçamlı Dilek Yarımadası Milli parkı…
Ana yol kadar olmasa da araç trafiği var. Rahatsız etmiyorlar ama iki kişi yan yana pedallayıp muhabbet edebilecek kadar da rahat değiliz.
Bu arada yanınızda her zaman atıştırmalık, yiyecek bir şeyler bulundurun. Miletos antik kentine kadar yol üzerimdeki yerleşim birimlerinde küçük marketler, lokantalar ve kahveler bulunuyor. Fakat Miletos antik kentinden sonra yerleşim birimi pek yok. Haliyle yiyecek birşeyler alabilecek işletme de yok…
Yolun 15. kilometresinde ilk antik kentimizi ziyaret ediyoruz. Priene.
Priene bir çok eski yerleşim birimi gibi bir dağın yamacına kurulmuş, günümüze kadar gelmiş olan yapı kalıntıları oldukça büyük bir alana yayılmış.
Antik kente varmak için kısa fakat sıkı bir tırmanış yapmak gerekiyor. Zaman zaman kenti ziyaret etmek için turist kafileleri geliyor fakat antik kent içinde neredeyse hiç insan kalabalığı yoktu. Görevliye müze kartınımızı gösterdikten sonra şehre giriş yapıyoruz. Bir süre taş merdivenlerden tırmandıktan sonra yol üç kola ayrılıyor. Tavsiyem en sağda ki yoldan devam edip saatin ters yönünde kentin kalan kısmını yavaş yavaş dolaşmanız.
Kentler cidden büyük bir alana yayılmış. Bu sebeple eğer bisiklet sürerken sert taban kilitli pedal uyumlu ayakkabı kullanıyorsanız ciddi sıkıntı yaşayabilirsiniz. Yanınızda esner taban, yürüyüşe uygun bir ayakkabı bulundurmanızda fayda var.
Tiyatro öyle çok büyük değil. İyi korunmuş durumda.
Tiyatronun batısında bulunan Apollon tapınağına doğru ilerliyoruz.
Şuan bir kaç devasa sütun ve zemin yerli yerinde duruyor. Fakat hayal gücümüzle beraber tapınağın geri kalanını birleştirdiğimizde ne kadar devasa ve güzel bir yapı olduğunu anlıyoruz.
Apollon tapınağında etrafa saçılmış sütunlar ve arka planda Söke Ovası.
Batı’ya doğru devam ettiğimizde ormanın içinde kalmış ev kalıntılarını görüyoruz. Tabi ki buralarda üst tabakadan insanlar kalıyorlardı.
Antik kentleri dolaşırken en çok dikkat ettiğim şeylerden biriside alt yapı sistemleri. Oldukça düzgün ve nizami yapılmış açık ya da tamamen kapalı kanalizasyon sistemleri günümüze kadar ayakta kalmayı başarmış.
Söke ovası.
Şu yazıtlarda neler yazdığını o kadar çok merak ediyorum ki… Maalesef yanında bir bilgilendirme levhası bile yok. Sırf şu yazıtları okumak için eski yunanca öğrenmek isterim :)
Priene antik kenti o kadar büyüktü ki yorulduk. Hatta bir süre sonra Özlem isyan etmeye başladı :) Daha da fazla ayrıntıya girmeden yola koyulduk. Çünkü önümüzde gezilecek bir antik kent var ve günler çok uzun değil…
Yolumuz dümdüz, ne doğru dürüst viraj var ne de yokuş ya da iniş. Biraz rüzgar esiyor o kadar. Rahat rahat yol alıyoruz. Hava bulutlu yağmur yağacak gibi…
Günün 37. kilometresinde Miletos antik kentine giriş yapıyoruz. Sabahtan beri birşey yemedik. Hatta Priene antik kentinden sonra yiyecek alabilecek bir yer de bulamadık. Miletos antik kentinde bir işletme mevcut. Fiyatları idare eder… Bir turistik alan içinde tek işletme olması ile beraber fiyatlar çok uçuk değil. Ekmek içi köfteyi 5 TL’den yemiştik. (Porsiyon 10 TL) Sıcak içecekler biraz pahallıydı (Çay 2 TL) Burada karnımızı doyuruyoruz.
Sonrasında tiyatroyu sona bırakarak hamam, spor alanı , belediye binası ve bir kaç yapıyı daha geziyoruz.
Bir çok yer sular altında. Öyle ki Miletos’tan Didyma’ya (Didim) giden kral yolunun başlangıcı da direk suların içine giriyordu.
Belediye binası sular altında :)
Bu arada hava hafiften çiselemeye başlıyor. Ama biz gezmeye devam ediyoruz.
Tiyatroya giriş yapıyoruz. Priene’ye nazaran çok daha büyük bir tiyatro var burada. Seyirci girişleri, oturma yerleri, merdivenler oldukça iyi durumda.
Miletos’tan ayrılıp Didim’e doğru hareket ediyoruz. Didim’e kadar 24 km yolumuz var. Fakat bu yolu almak o kadar da kolay olmuyor.
Bir kaç rampa tırmanıyoruz. Azar azar yağan yağmur Didim’e varıncaya kadar kararlılıkla devam ediyor.
Didim levhası ile beraber Özlem’in bir hatıra fotoğrafını çekiyorum. Didim’e geldik diye seviniyoruz fakat şehir içine girmek o kadar da kolay olmuyor. Açlık ve yorgunluk ile beraber yağmurun verdiği ıslaklık hissi ile yol bitmek bilmedi.
Sahile yakın kısımlarda oteller bolmuş. ”Kent Otel” adlı bir otel buluyoruz. Kahvaltı dahil 30 TL bize makul geliyor. Akşam yemeği de 5 TL ile süper doyurucu bir akşam yemeği ile beraber 35 TL ye beslenme ve konaklama işini halletmiş oluyoruz.
Yukarıdaki fotoğraftaki bisikletlerin ne olduğunu merak etmişsinizdir. :) Kaldığımız otelde bir çift İngiliz turcu varmış. Bisikletleri koyduğumuz yerde bisikletlerini farkediyoruz. Yarın sabah kahvaltıda karşılaşıp tanışmayı umuyoruz.
Odalarımıza yerleşip duş aldıktan sonra yemeğe iniyoruz. Yemek yedikten sonra ne kadar çay içsek de üzerime çöken ağırlığa karşı koyamıyoruz. Erkenden yatıyoruz.
Yol Verileri:
Toplam mesafe: 61 km
Gün içi faaliyet süresi: 7 saat
Gezilen antik kent sayısı: 2
GPS Verisi: Gps cihazınıza yükleyeceğiniz dosyayı buradan indirebilirsiniz.
Harita Bilgisi:
İlgili yazılar:
- Antik Kentler Turu / Didim-Kapıkırı
- Antik Kentler Turu / Kapıkırı – Kıyıkışlacık
- Antik Kentler Turu / Kıyıkışlacık – Milas
- Antik Kentler Turu / Çine – Karpuzlu
- Antik Kentler Turu / Karpuzlu – Milas
- Antik Kentler Turu / İzmir – Sığacık (Teos)
- Antik Kentler Turu – Selçuk/Efes
-
Levent
-
Bedirhan