Antik Kentler Turu / Çine – Karpuzlu

Antik kentler turumuza kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bu turumu Sema ve İlker çifti ile beraber yapacağız. Hepimiz hafta içi çalıştığımız için hafta sonlarında parça parça antik kentleri gezmeye çalışıyoruz. 2 günlük rotamız Çine – Karpuzlu – Milas.

Çine – Karpuzlu = Alabanda – Alinda

10 Mart 2012

Sabah daha hava aydınlanmadan buluşup yola çıkıyoruz. İzmir Otogar’ından otobüse binip Çine’ye gideceğiz. Narlıdere-İzmir Otogar’ı tam 20 km tutuyor ! Sabah ve akşam saatleri gittiğimiz yollarda trafik olmadığından 1 saat ile 1 saat 20 dk arasında bu yol alınabiliyor. Fakat yine de bir ulaşım merkezine ulaşmanın bu kadar güç olması iyi birşey değil…

Gece son eksikleri tamamlamak için hepimiz geç yattık. Üstüne üstlük sabah da çok erken kalkınca otobüste uyku kaçınılmaz oluyor. Hele otobüs rahat koltuklu ise tadından yenmez :) Özlem’le ben çizgi film seyretmeyi tercih ettik. Sema ve İlker dünyadan kopmuş bir şekilde uyudular.

Otobüs yolculuğu yaklaşık 2 saat kadar sürdü. Çine’ye vardığımızda ilk iş kahvaltı yapabilecek bir yer aramak oldu. İlker ve ben çorba içmek için bir çorbacıya geçtik. Sema Ve Özlem pastahaneden poğaça,çörek v.s. alıp yanımıza geldiler. Karnımızı doyurunca uykumuz ve yol yorgunluğumuz büyük ölçüde geçti.

 Önce mercimek çorbası içiyorum.

Ardından İlker’in siparişi tavuk suyunu görünce dayanamıyorum bir de az tavuk suyu çorba spariş ediyorum.

Karnımızı doyurduktan sonra yola koyuluyoruz. Ana yollara hiç bulaşmadan ara yollardan Doğanyurt mevkisinde bulunan Alabanda antik kentine doğru yol alıyoruz.

Yolumuz düz ve yol kaplaması gayet iyi. İlk antik kentimizi yolumuzun 9. kilometresinde göreceğiz.

Doğanyurt mevkiine geldik. Yolun sol tarafında tarihi eser kalıntılarını görür görmez araziye dalıyorum.

Şans eseri bu kazı alanını keşfediyorum. Herhangi bir yönlendirme ya da bilgilendirme levhası bulunmuyor.

Arkadaşları’da yanıma çağırıyorum.

İlk dikkatimi çeken şey hala yapısını korumuş alt yapı sistemi. Kazı alanı girişinin sağ ve sol tarafında bu kanallardan bolca mevcut.

Sonradan öğrendiğimiz üzere burası mezarmış. Biz daha çok hamam-sauna tarzı ihtimaller üzerinde durmuştuk :)

 Mezar girişi.

Artık takıntı oldu sanırım. Tüm ayrıntıları görmeden-dokunmadan tatmin olmuyorum.

 Özlem :)

Geri dönmektense yukarıdaki açıklıklardan çıkmak daha mantıklıydı. İlker’den yardım alıyorum.

 Sonrasında Sema ve İlker’de dalıyor içeri.

Burayı incelerken uzaktan bir güvenlik görevlisi geliyor. Bilet kesmesi gerekiyormuş. Biraz komiğimize gidiyor. Çünkü ne bir gişe var ne de sit alanı herhangi bir tel ya da duvar ile çevrilmiş değil. Neyse sorun değil müze kartlarımızı gösterip geçiyoruz.

Kaya mezarlarından uzaklaşırken üzeri yassı bir kaya ile kapatılmış bir kuyu dikkatimi çekiyor. Oldukça derindi.

 

Halkın atış talimi yapmakta sakınca görmediği Alabanda antik kentinin bilgilendirme levhası.

Ardından Agora’dan (Pazar yeri) arta kalanları ve duvarlarının bir kısmı halen ayakta olan meclis binasını inceliyoruz.

 

 Meclis binası.

Meclis binasına yaklaştıkça tam halinin ne kadar büyük ve sağlam bir yapı olduğu anlaşılıyor.

 Çok fazla ayrıntı yok. Taşların üzerinde seke seke dolaşıyoruz :)

Sema ve İlker.

Meclis binasından sonra köyün içi ne girip tiyatroyu ziyaret ediyoruz.

Tapınak kalıntıları.

Köyde bulunan evlerin duvarlarında antik kentin taşlarından görebilmek mümkün.

 Tiyatro’ya varıyoruz.

 Tiyatro’nun basamakları maalesef iyi korunamamış.

 Tiyatro’nun sağını solunu her yerini dolaşıyoruz.

Antik kent üzerine kurulmuş tüm köyler gibi burada da insanlar köyü yavaş yavaş terk ediyor. Çünkü bölge sit alanı olarak ilan edildikten sonra yapılaşmaya izin verilmiyor.

Tiyatro’dan ayrılmadan önce biraz soluklanıp termoslarımızdaki sıcak su ile kahve yapıp içiyoruz.

 Ardından tekrar yola koyuluyoruz.

 Yolumuzun kalan kısmı inişli çıkışlı bir hal alıyor. Her taraf zeytin bahçeleriyle dolu. Zeytin bahçelerini seviyorum.

Uzun inişlerden birinde son sürat inerken İlker birden yavaşlayıp duruyor. Biz de duruyoruz. En önden giden Özlem’de bir süre daha inmeye devam edip, gelmediğimizi görünce geri geliyor. İlker’in burada durmasının nedeniz zeytin yağı kokusu. Hemen önümüzde bir zeytinyağı fabrikasının tabelası var. Telefon açıp perakende satış yapıp yapmadıklarını soruyoruz.

İlk önce İlker zeytinyağı fabrikasını buluyor. Sonra bize telefon açıyor. Bize fabrikayı gezdirmek istiyorlarmış. Vaktimiz bol mesafemiz kısa. Biz de fabrikaya gidiyoruz.

 Fabrika dediğime bakmayın küçük bir tesis.

Tesisin sahibi bize zeytinden nasıl yağ elde edildiğini safha safha gösteriyor.

 Yapı çıkarılmış zeytinden arta kalanlar.

Biz tesisi dolaşana kadar sofra çoktan kurulmuş. Çay, labne peyniri, daha yeni çıkmış zeytinyağı, simit ve ekmek :) Zeytinyağının tadı bize acı geldiğinden hemen dinlendirilmiş olanından getiriyorlar. Beklemediğimiz bir ilgi alaka ile karşılanıyoruz. Oldukça misafirperverler.

Tesis hakkında biraz bilgi verelim. Burada para işlemiyor. Çiftçi zeytinini getiriyor, çıkan yağ toplamından belirli bir oranını tesise işleme hizmeti için bırakılıyor. Yani zeytini işlemek için para değil zeytinyağı bırakılıyor :)  İki yılda bir 4 ay zeytinyağı çıkarma işlemi oluyormuş. Yani tesis 24 ayda sadece 4 ay hummalı bir çalışma temposuna giriliyor ve ortalama 90 bin TL net kazanç elde ediliyor. Çalışma temposu ile ilgili şöyle bahsedeyim yeri geldiğinde günde 17 saat çalışmak gerekiyor. Makineler kendini 2 yılda (2 sezon yani 4 yıl da olabilir net hatırlamıyorum.) ödüyormuş. Sonraki yıllar kar elde edilmeye başlıyor.

Marketlerden aldığımız zeytinyağları hakkında da bilgi aldık. Çeşitli rafine işlemleri gördüğünden pek amacına hizmet edemiyormuş. Bir çok raf ürünü gibi yani…

Antik kentler turu yazısında bu kadar zeytinyağı hakkında bilgi yeter sanırım.

 Hatıra fotoğrafı çekip ayrılıyoruz.

Ha ! Zeytin yağı almadık mı? Evet aldık. Parasını peşin ödeyip adrese kargo yaptırdık. Yoksa yanımızda 5 kg zeytin yağını taşımak pek mantıklı bir iş olmayacaktı :)

 İnişli çıkışlı yol almaya devam.

Karpuzlu’ya vardığımızda bir markete girip akşam yemek ve sabah kahvaltı için alışverişimizi yapıyoruz. Kamp atacağımız yerde su olup olmadığını bilmediğimizden 2 tane 5 L su alıyoruz. Sonra fazla oyalanmadan kamp atmak için Karpuzlu’nun üst tarafında bulunan yerleşimden uzak, Alinda antik kentinin su kemerlerinin olduğu yere tırmanıyoruz.

200 metre kadar tırmandıktan sonra su kemerlerinin olduğu yere geliyoruz. Burada Turizm ve Kültür Bakanlığı’nın tek katlı bir yapısı var. Bir görevli arkadaş ve güvenlik olmak üzere iki kişi burada hizmet veriyor. Antik kentin içinde gözden uzak bir yere kamp atma teklifimiz, 1. derecede sit alanı olduğundan, gece bir şikayet olması dahilinde polisin kamp alanımıza intikal etme ihtimali belirtilerek  nazikçe kabul edilmiyor. Bize yolun üst kısmının 2. derece sit alanı olduğu oraya kamp kurabileceğimizi söylüyorlar. Yol üzerinde uygun bir yere kamp atma kararı alıyoruz. Antik kenti yarın sabahtan gezeceğiz. Şimdi çadır kurup, yemek pişirmek daha akıllıca olacak.

Bu arada bulunduğumuz yerde su kemerlerinin olduğunu belirtmiştim. Yahu su kemeri var ise mutlaka dağdan gelen bir kaynak suyu da vardır elbet di mi? Her yerden su çıkıyor :) 10 litre suyu boşuna çıkarmışız :) Aman siz buraya gelirseniz yukarılara su çıkarmayın :)

Bulunduğumuz yer yoldan kolay kolay görülmeyecek fakat manzarası oldukça iyi bir tepe noktası.

Kamp yerimiz.

  Sağ üstte antik kent için kurulan tek katlı bina görülüyor. Bulunduğumuz alanda bol miktarda kaya mezarları bulunuyor. Yani ”gece mezarlıkta yattık” desek yalan olmaz :)

Çadırlarımızı kurduktan sonra yemek pişirmeye geçiyoruz. Bu akşam aşçımız İlker. Bize evde hazırladığı sos ile birlikte bulgur pilavı yapacak .

Fakat benzin ocağının ayarını ne kadar kıssak da bulgur pilavı pişirmek için yeterli ısı miktarını ayarlayamıyoruz. Çözüm bulmak uzun sürmüyor :) Önce tavayı ocağın üzerine koyup içine su doldurduktan sonra üzerine bulgur pilavını pişireceğimiz tencereyi koyuyoruz. Böylelikle tencereye temas eden ısı miktarını 100 dereceye sabitlemiş oluyoruz :)

Manzaraya karşı akşam yemeğimizi yiyoruz.

 Akşam daha kuytu bir yerde ateş yakıp sucuk keyfi yapıyoruz.

Saat 21:00’e kadar sohbet edip sonrasında çadırlarımıza çekiliyoruz.

Yol Verileri:

Toplam Mesafe: 35 km

Gezilen antik kent sayısı: 1

GPS Verisi: Gps cihazınıza yükleyeceğiniz dosyayı buradan indirebilirsiniz.

Harita Bilgisi:

İlgili Yazılar:

  • Antik Kentler Turu / Söke-Didim
  • Antik Kentler Turu / Didim-Kapıkırı
  • Antik Kentler Turu / Kapıkırı – Kıyıkışlacık
  • Antik Kentler Turu / Kıyıkışlacık – Milas
  • Antik Kentler Turu / Karpuzlu – Milas
  • Antik Kentler Turu / İzmir – Sığacık (Teos)
  • Antik Kentler Turu – Selçuk/Efes
  • Güzel bir alternatif yol kullanmışsınız. Diğer yola göre çok daha sakin görünüyor.
    Tiyatro içinde bir köpek mı vardı, ya da ben yanlış mı gördüm. :) Doğru ise kafasını yarsaydınız. :)

    Zevkle okudum dostum, benim antik sehirleri gezmeme gerek yok, senden takip ederim artık. :)

  • Enes

    Hahaha güldürdün beni Serkan :) O köpek de pek bi utandaçtı sevdirmedi kendini :)

    Bu turları paylaşmamda ki amaç milleti gezdirmekten çok gezmeye teşvik etmek ve en verimli şekilde gezmelerini sağlamak. Böyle bir amaca da hizmet ediyorsa ne mutlu bana ;)